Sıradışı Bir Saatçi Profili: Alcée Montfort ve Maison Alcée

Not: Bu yazı, Victoria Gomelsky tarafından kaleme alınmış ve Hodinkee Magazine Volume 13’te yayımlanmış makaleden uyarlamadır.


Sıradışı Bir Saatçi Profili: Alcée Montfort ve Maison Alcée

Reims’in gotik kubbeleri altında, zamanı söküp yeniden kuran genç bir kadın çalışıyor.
33 yaşındaki Alcée Montfort, mekanik dünyaya fizik mühendisliğinden gelmiş bir isim; ama onun hikâyesinde formüller yerini sabra, ölçüm cihazları ise mikrometrik dişlilere bırakmış durumda.

2017’de, henüz 25 yaşındayken TAG Heuer’in İsviçre Jura’sındaki atölyesinde yöneticiliğe başlayan Montfort, saatçiliğin dilini sonradan öğrenenlerden. Ancak bir ustasından duyduğu tek cümle, hayatının yönünü belirlemiş:

“Saatçiliğin güzelliği gizlenmemeli, paylaşılmalı.”

Bu düşünce, birkaç yıl sonra eşi Benoît ile birlikte kurduğu Maison Alcée’nin temel felsefesi oldu.


Persée Clock: Kendin Yap, Zamanı Hissederek

2023’te Cenevre Saatçilik Büyük Ödülleri’nde “Cesaret Ödülü”nü kazanan Persée Clock, bir masa saatinden fazlası.
Kullanıcısına, zamanı izlemek yerine onun doğumuna tanıklık etme imkânı sunuyor.

Kutudan çıkan 233 parçanın 169’u, amatör saat meraklısının elleriyle birleşiyor. Geri kalanlar, özellikle regülatör gibi hassas mekanizmalar, Maison Alcée’nin ustaları tarafından önceden hazırlanmış.
Her parça, Jura bölgesinden geliyor — yani modern bir Fransız markasının kalbinde hâlâ İsviçre zanaatının ritmi atıyor.

Kutu, bir saat ustasının atölyesini andırıyor: büyüteç, cımbız, yağ çubuğu, özel tornavidalar ve 150 sayfalık bir kitap.
Montaj yaklaşık on saat sürüyor.
Bu süreç, bir hobiden çok bir ritüel, bir tür zamanla müzakere.

Lozan Üniversitesi profesörü Felicitas Morhart, bu yaklaşımı şöyle açıklıyor:

“Bir lüks ürünü kendi ellerinizle birleştirmek, o objeyle duygusal bir bağ kurmanızı sağlar. Artık o sadece bir saat değildir; sizin hikâyenizin bir parçasıdır.”


Bir Mühendisin Sessiz Devrimi

Montfort’un hikâyesi, mühendisliğin matematiğinden el işçiliğinin sezgisine doğru bir dönüşümün hikâyesi.
Hermès’in ipek atölyelerinde başlayan stajlar, Cartier’deki deneyimler ve Richemont’ta geçirilen kısa bir dönem, onu saatçiliğin kalbine taşıdı.
Pandemi sırasında, ikinci çocuğuna hamileyken, “kendin yap” fikrini bir lüks markanın merkezine yerleştirme düşüncesi olgunlaştı.

2021 Noel’inde ilk prototip eline geçtiğinde, Montfort kendi saatini monte etti.
“Düzenleyiciyi yerleştirip anahtarı çevirdiğimde, parçalar bir anda canlandı. O anı unutamam,” diyor.
Bir yıl sonra Maison Alcée’nin ilk Persée saatleri sahiplerine ulaştı — ve kısa sürede tükendi.
2025’te hedef: 200 adetlik üretim.


Montfort ve Gürbüz

Montfort’un hikâyesinde, biz Türk horoloji tutkunlarına tanıdık gelen bir tını var.

Alcée Montfort’un hikâyesi, biz Türk horoloji meraklılarına ister istemez bir başka ismi hatırlatıyor: Şule Gürbüz.
1974 doğumlu Gürbüz, İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi mezunu. Cambridge’de felsefe okuduktan sonra Dolmabahçe Sarayı’nda sanat tarihçisi olarak çalışmaya başladı. Saraydaki saatlerin çoğunun bozuk olduğunu görünce, usta Recep Gürgen’in çırağı oldu. Yıllar sonra, Türkiye’nin ilk Saat Müzesi’ni kurdu

Tıpkı Montfort gibi, Gürbüz de zamanı yalnızca ölçülen bir şey olarak değil, bir karakter, bir ruh, bir direniş biçimi olarak görüyordu.
Her ikisi de elektronik çağın gürültüsüne karşı, zembereğin sessiz müziğini savunuyor. Her ikisi de zamanın içinde değil, onunla birlikte yaşamayı tercih ediyor.

Zembereğin çıtırtısında, pirinç dişlilerin sessizliğinde, sanki Şule Gürbüz’ün dünyasından bir yankı duyuluyor.
Her ikisi de zamanı yalnızca ölçülen bir kavram olarak değil, yaşayan bir varlık olarak ele alıyor.
Her ikisi için de mekanik bir parça, sadece işlev değil — karakter, sabır ve direnişin sembolü.
Elektroniğin parlak soğukluğuna karşı, insan elinin sıcaklığı.


Zamanla Bir Olmak

Maison Alcée, yalnızca saat üretmiyor — zamanı yeniden düşünmeyi teklif ediyor.
Markanın meşe ve kayın ağacından yapılmış özel tezgâhları bile, “zamanla çalışmayı” kolaylaştırmak için tasarlanmış.

Montfort, saati bir meditasyon nesnesi olarak görüyor:

“Montaja başlarken acele etmeyin. Zamanı, onun ritmine göre kurun. Bu sadece bir saatçilik deneyimi değil, kişisel bir yolculuk.”

Persée Clock, modern dünyada nadir rastlanan bir kavramı yeniden canlandırıyor: yavaşlık.
Zamana hükmetmek yerine, onunla birlikte yaşamak.
Zembereğin sesiyle nefes almak.
Ve belki de o an, insanın kendi içindeki zamanı bulduğu andır.