Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yetişmiş olan ve Türk saatçiliğinde bir dönüm noktası olarak kabul edilen Ahmet Eflâkî Dede, hem zanaatkâr kimliği hem de Mevlevî terbiyesiyle yoğrulmuş kişiliğiyle saatçiliği yalnızca teknik bir ustalık alanı olmaktan çıkarıp, estetik ve manevi boyutlarla zenginleştiren bir şahsiyet olarak öne çıkar. 19. yüzyıl Osmanlı saatçiliğinde “pîr” olarak anılması boşuna değildir; onun yaşamı, Doğu’nun zaman felsefesi ile Batı’nın mekanik zaman anlayışı arasında köprü kuran özgün bir tecrübenin izlerini taşır.
Hayatı ve Eğitim Süreci
Ahmet Eflâkî Dede, 1807 yılında Tekirdağ’da doğmuştur. Babası Halvetiyye tarikatının önde gelen şeyhlerinden Seyyid Hâmid Kırîmî Efendi’dir. Ailenin dinî ve entelektüel çevresi içerisinde yetişen Eflâkî Dede, 18 yaşında İstanbul’a gelmiş ve ailesinin isteğiyle Yenikapı Mevlevîhanesi’ne yerleşmiştir. Burada Mevlevî dervişlerinin eğitim süreçlerinden biri olan “çile” uygulamasına katılmış, toplamda iki bin bir günlük çile dönemi (yaklaşık 5.5 yıl) geçirerek Mevlevîlik makamlarında ilerlemiştir. Çile sürecinin yanı sıra, burada astronomi (ilm-i nücûm), geometri ve geleneksel hesap yöntemlerine dair eğitimler de almış, özellikle zaman bilgisi alanına büyük ilgi duymaya başlamıştır. Bu nedenle kendisine “Eflâkî” (gökbilimle ilgilenen) lakabı verilmiştir. [1]

Mevlevîhane’deki yaşamı boyunca her dervişin bir sanatla meşgul olması geleneği doğrultusunda saat tamirciliğiyle ilgilenmeye başlayan Eflâkî Dede, bu alandaki bilgi ve becerisini tamamen kendi çabalarıyla geliştirmiştir. Usta-çırak geleneğinden farklı olarak, herhangi bir saat ustasının yanında yetişmeden, yalnızca gözlem, deneme ve sezgi yoluyla saat yapımına dair bilgi edinmiş, bu sayede oldukça nadir rastlanan bir saatçilik formasyonu geliştirmiştir. [2]
İlk Görevleri ve Osmanlı Sarayına Sunulan Saat
1840 yılında Sultan II. Mahmud’un türbesine bağlı olarak açılan muvakkithaneye ilk muvakkit olarak atanan Ahmet Eflâkî Dede, burada astronomi temelli saat ayarlarını yaparak ezan ve ibadet vakitlerinin düzenli ölçümünü sağlamıştır. [3]
Bu dönemde, tamamını kendi tasarladığı ve yalnızca ayda bir kez kurulması gereken bir saat üretmiş ve bu eseri saraya sunmuştur. Saatin teknik ve estetik özelliklerinden etkilenen devlet erkanı tarafından takdirle karşılanmış ve Dede, saray çevrelerinde tanınır hale gelmiştir. Bu gelişme onun uluslararası alanda tanıtılmasının da önünü açmıştır. [4]
Uluslararası Tecrübe: Londra ve Paris Yılları
1851 yılında, Osmanlı Devleti’nin katıldığı I. Uluslararası Londra Sergisi (Great Exhibition of the Works of Industry of All Nations) kapsamında Ahmet Eflâkî Dede, yaptığı özel saat ile birlikte İngiltere’ye gönderilmiştir. Ancak çeşitli lojistik aksaklıklar nedeniyle Osmanlı ürünleri sergiye zamanında yetişememiş, Dede’nin saati daha sonra Kristal Saray’da sergilenmiştir. [5]
Sergi sonrası mesleki bilgisini daha da geliştirmesi amacıyla Paris’e gönderilen Eflâkî Dede, burada ünlü Fransız saat ustası Paul Garnier’in atölyesinde çalışmaya başlamıştır. Şule Gürbüz’ün aktardığına göre, Eflâkî Dede Paris’teki teknolojik imkânları görünce büyük bir şaşkınlık yaşar ve memleketine yazdığı bir mektupta şu ifadelere yer verir:
“Orada iken benim bir günde yaptığım saat parçasını kimse bir haftada yapamazdı. Benim burada bir haftada yaptığımı bir saatte yapıyorlar.” [6]
Aynı mektubunda, çalışabilmek için gerekli olan 27 farklı el aletinin listesini hazırlamış ve bu listenin padişaha iletilmesini istemiştir. Aletlerin İstanbul’a ulaşmasının ardından, iki yıl boyunca Paris’teki Bireke fabrikasında çalışarak Batı saatçiliğinin üretim modeline dair derinlemesine bilgi edinmiştir. [1]
İstanbul’a Dönüş ve Ustalık Dönemi
Eflâkî Dede’nin İstanbul’a dönüşü, Osmanlı saatçiliğinde niteliksel bir sıçrama yaratmıştır. Batı’dan edindiği teknik bilgi ve deneyimi, Mevlevî geleneğin sabır ve estetikle yoğrulmuş anlayışıyla birleştirerek, kendi tarzında bir saatçilik modeli ortaya koymuştur. Bu dönemde yaptığı saatler, hem teknik olarak hem de sanatsal açıdan üst düzey eserler olarak değerlendirilmiştir.
Şule Gürbüz’ün aktardığına göre:
“İstanbul’a döndüğünde o çok harika saatlerini, bugün dahi mekanik saatte aşılması güç, iki dönüşün bir saniye ettiği saatini oluşturuyor. […] Yaptığı saatler zanaat olarak da sanat olarak da çok yüksek eserler. Yaptığı on bir saatin ilk üç tanesi orta halli saatler ise yaklaşık yedi eseri şaheser seviyesindedir.” [6]
Özellikle dikkat çeken saatlerinden biri, hem alaturka hem alafranga saat göstergelerini bir arada çalıştırabilen bir düzeneğe sahiptir. Bu, Osmanlı’nın zaman algısıyla Batı’nın zaman organizasyonu anlayışını aynı düzlemde sunmaya çalışan bir sentez niteliğindedir.

Osmanlı’da Zaman Algısı ve Muvakkitlik Geleneği
Eflâkî Dede’nin saatçiliği, yalnızca teknik başarılarla sınırlı değildir. Onun eserleri, Osmanlı toplumunun zamanla kurduğu özgün ilişkiyi ve muvakkithane geleneğinin inceliklerini de yansıtır. Şule Gürbüz’ün ifadesiyle:
“Zaman aslında homojen bir kavram değildir. Onu homojen etmek, biraz dünyevileştirmektir. Zaman, sadece ‘dünya zamanı’ olarak algılanınca evrenden koparılıp, dünyaya yapışık bir olgu haline getirildi.” [6]
Bu bağlamda, Eflâkî Dede’nin saatleri de zamanı yalnızca ölçen değil, anlamlandıran araçlar olarak da değerlendirilmelidir.

Mirası ve Eserleri
Ahmet Eflâkî Dede’ye ait toplam 11 saat günümüze ulaşmıştır. Bu saatlerden bazıları Topkapı Sarayı Müzesi, Dolmabahçe Sarayı Saat Müzesi ve İş Bankası Müzesi gibi kurumlarda sergilenmektedir. Dolmabahçe’deki bir örnekte, Türk müziği parçaları çalabilen bir müzik kutusu sistemi entegre edilmiştir. Saatlerinin genellikle “iskelet formunda” tasarlanması, Mevlevî felsefesindeki “içi dışı bir olma” anlayışıyla doğrudan ilişkilidir. [7]
Ahmet Eflâkî Dede, Osmanlı’nın son döneminde zaman kavramına estetik, felsefi ve teknik boyutlar kazandıran bir öncü olarak anılmayı fazlasıyla hak eder. Batı teknolojisiyle temas kurmasına rağmen, Doğu’nun zamana dair sezgisel yaklaşımını terk etmemiş, aksine sentezleyerek kendine özgü bir saatçilik dili yaratmıştır. Onun yaptığı her saat, yalnızca zamanı değil, Osmanlı insanının zamanla olan kadim ilişkisini de göstermektedir.
Kaynakça
- Süleymanpaşa Belediyesi. “Saatçi Ahmet Eflâkî Dede.” https://www.suleymanpasa.bel.tr
- Gürbüz, Şule. Zamanla Düşünmek, çeşitli konuşmalar ve makaleler.
- Fikriyat.com. “Osmanlı’nın En Büyük Saatçisi: Ahmet Eflâkî Dede.” https://www.fikriyat.com
- Art-his.com. “Zaman Sanatı ve Saatçi Eflâkî Dede.” https://www.art-his.com
- Paul Garnier hakkında detaylı bilgi: David Landes, Revolution in Time: Clocks and the Making of the Modern World
- Gürbüz, Şule. “Zamanın Anlamı ve Osmanlı Saatçiliği Üzerine,” çeşitli röportajlar.
- Saat Müzesi Kayıtları, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi.
